31 Mayıs 2010 Pazartesi

Yolculuk başlıyor

Annem üniversite ile birlikte, üstelik çok uygun fiyata Suriye'ye gezi olduğunu söyleyince bu fırsat kaçmaz dedim ve hemen listeye kendimi eklettim.

Grupla Hatay'da buluşacağız Perşembe sabahı. Cilvegözü sınır kapısından geçiş yaparak, Halep, Hama, Humus, Şam gezeceğiz, oradan Ürdün'e geçeceğiz, dönüşte de Mardin, Gaziantep Güneydoğu Anadolu gezisi yapacağız. Ve bunların hepsi 5 gün içinde gerçekleşecek! Pazartesi İstanbul'da olacağız! Bana tabi pek inandırıcı gelmedi ama hadi neyse dedim çıktım yola.

Hatay'ı da görmek için iki gün önceden gittik. Sabiha Gökçen'den Salı akşamı uçağa bindik. Dakka bir gol bir: Annem pasaportunun ve parasının olduğu çantayı İETT otobüsünde unuttu. Neyse ki otobüs kalkmamıştı ve alabildik. Annem Hatay'da bizi birilerinin karşılayacağını söyledi ama bu konuda da şüpheliyim. Neyse dedik karşılamazsa kimse, gider öğretmenevinde kalırız.

İndik uçaktan, bir telefon trafiği oldu. Bizi kapıda bekliyorlarmış. Annemin okuldan arkadaşının bir ahbabı. Eşiyle birlikte bizi karşıladı, Harbiye denen bir yere yemeğe götürdüler. Oranın yerlileri, çok kibarlar. Adam eski bir görevli. Adamın hayatı çok ilgimi çekti, kitap yazsam mı bile diye düşündüm. (Burada deşifre edemiycem, anlayan anlar) Hepsi büyük 10 çocukları var. Bizi iki gün öyle güzel ağırladılar ki, ağzım açık kaldı. İnanılmaz misafirperverler, çok hoş sohbetler. Antakya'nın truistik mekanlarını gezdirdiler, sürekli bir ikram. İnanılmaz zengin kahvaltı sofraları. Suriye'de de olan baharat zahter'i burada öğrendim. Kahvaltıda ekmeği zeytinyağına sonra bu zahtere batırıyorsun. İnanılmaz bir lezzet. Humus yedik tabi ki. Değişik Hatay peynirleri ayrıca. Ve yanında Lübnan ve Hatay pide ekmekleriyle. Hayatımda ilk kez limon kabuğu yedim, inanılmaz lezzetliydi. Limonun sarı kısmını soyuyorsunuz, altında meyve kısmına kadar olan beyaz kısmı da soyup afiyetle yiyorsunuz. Nasıl şekerli, nasıl güzel!

Çarşamba akşamı tura katılacak diğer hocalar geldi. Ben hala Perşembe günü yola çıkacağımıza şüpheliyim. Perşembe sabah böyle yayıla yayıla otururken, telefon geldi, grup gelmiş, hadi gidiyoruz dediler. Eşyalarımı toplamamışım daha. Hemen hazırlandım, 5 dakika içinde yola çıktı.

Yola çıkmadan önce, bizi misafir eden adam sarraf getirdi otobüse. Türk liralarını Suriye surilerine dönüştürdük. Grubun yarısı gelmemişti. Öğrencilerin bir kısmı pasaport alamamış. Dolayısıyla sayı düşünce masrafların da artacağını ve Güneydoğu Anadolu gezisinin muhtemelen iptal olacağını öğrendik.

Reyhanlı'dan çıkarak bir saat içinde sınır kapısına vardık. Pullarımızı aldık, pasaportlarımızı damgalattık. Tampon bölgeden geçerek Suriye kapısına ulaştık. Hafta sonu olmadığı için çok kalabalık değil, hafta sonu daha kalabalık olurmuş. Yine de bir saatten fazla bekledik. Hepimizin parmak izini aldılar. Verdiler pasaportları, çıktık yola. Bir saat kadar sonra Halepteyiz.

(Annem bu arada beni deli etme sinyalleri vermeye başladı. Çantasını unutmasının yanında en bombası Sabiha Gökçen'de "Aaa şimdiye kadar hiç fark etmemiştim, bak uçağın kanatları yok" dedi. Gülmekten yarıldım. Nasıl bakıyorsa artık uçağa, kanatları görmüyor. :))))

2 yorum: