31 Ağustos 2010 Salı

boktan işler

Şu aralar boktan işlerim var.
- ingilizce çalışmak. kpds sınavımın süresi bayağı geçti, bir üds patlatayım dedim. Deneme testlerinde 10 sorudan 5'i yanlış. Sıçtım!!
- ingilizceyi çok iyi biliyorum ya, az bilen üşengeç bir arkadaşıma ingilizce öğretmeye kalkıyorum. Daha buluşup derse başlayamadık.
- marmara da denize girmenin sağlığa zararlarıyla ilgili makale arayışı içindeyim. Annem ısrarla her gün suadiyede denize giriyor. Bu bilim kadınını başka türlü bu gerizekalılığı yapmasından alıkoyamayacağım. Hayır o değil hasta olacak, bana kalacak. Ben girme dedim, valla bakmam!!
- Bebek bezleriyle ilgileniyorum. Türkiye'den Nijeryaya bebek bezi ihracatı yapacağım. Ay valla bu en komiği!! İnanmadınız ama çok ciddiyim :DD
- Çiftliğimle ilgileniyorum. Şarap üretimine başladım. Domuzlar için bir baraka yaptım. Bayağı kazanıyorum da bir bok harcayamadım.
- Yarını sabırsızlıkla bekliyorum.

Sanırım hayatım çok sıkıcı. pöffff :(((((((((((((

26 Ağustos 2010 Perşembe

kötüyüm

Öyle kötüyüm ki. Boğazım yumru yumru. Hiçbir şey için ağlamaya fırsat olmadı. Olur olmaz zamanlarda gözyaşlarım geldi, hep yutkundum.

Dün kardeşim gitti. Canım ciğerim. Almanyaya ilk gidişi bu kadar koymamıştı. Ben de zaten Almanyaya gidiyordum. Belki belli olmaz geliverirdi. Ama şimdi evlenip de gitti. Günlerdir kuzumun yanına sokulup sokulup ben de sizinle gelsem ya dedim dedim durdum. Sonra da uğurlayıverdim.

Kardeşim gitmeden iki gün önce, yani babamın ölümünden üç gün sonra halam aradı. Bu kadın zaten bize hiç yakın olmadı, öyle arayıp sormadı. Babamın daha 7si çıkmadan arayıp da babanın babanenizin evin satışından kalan parası vardı, şimdi o para kime kalacak demesini sadece ben ve biz mi garip karşılıyoruz, yoksa genel ahlak ve terbiye kuralları çerçevesinde size de tuhaf ve kötü niyetli gelmiyor mu?

Ölen birinin borcu hakkı neyi varsa kime kalır ki allahın geri zekalısı??? Kimse varisleri onlara kalır. Kalkıp da bunun hesabını sormanın, aman da ben sizin iyiliğinizi düşünüyorum ayağına hesap defteri tutmanın ne gibi bir anlamı var!! Tabi kadın, kardeşinize hoşçakal demek istedim ayağına bizi arayarak sinirlerimizi altüst etmeyi başardı.

Ben tüm bu sinir bozuklukları, baş dönmeleri, ağlamalar ve zırlamalar arasında bir de doktora sınavına girdim. Zaten düğün vs. sonra da cenaze olunca hiç çalışamamıştım, iyice sinirlerim de bozulunca hiçbir boka konsantre olamadım.

Bu gerizekalı orospunun kızı da bugun mesaj atıp, annem sizin iyiliğinizi düşünüyor, ne istiyorsunuz ondan (biz aramadık ki siz bizi arıyorsunuz), ne kötü insanlarsınız gibi saçma sapan mail yazınca artık sinirlensem mi gülsem mi gerçekten bilemiyorum. Sinirden gülüyorum.

Ne kötü insanlarmışız!! Evet lan kötüyüm ben, en kötü kahkahalarımı atıp suratınıza tükürebilirim, ama arkanızdan hain planlar kurmam. Ana avrat suratınıza küfredebilirim ama onu bunu parayla ayartıp sizi oyuna getirmeye çalışmam. Tekme tokat girerim de kalbinizin acısını derinlemesine deşmem. Evet kötüyüm ben! Acaba siz kendinize hangi sıfatı layık görürsünüz!??!!

21 Ağustos 2010 Cumartesi

babam

Babam sabaha karşı hayata gözlerini yumdu. Kardeşim hemen akabinde beni arayarak haber verdi. Genelde akşamdan telefonumu kapatırım, son zamanlarda hiç kapatmıyorum. İyi ki de kapamamışım. Erkek kardeşim şehir dışına çıkıyordu, onu aradım, geri döndü. Geldiğinde alt dudağını büzmüş, geniş omuzları önünde ağlıyordu. Babam uzun zamandır onu görmemişti, birkaç ay önce istanbula geldiğinde görmüştü, mutlu olmuştu.

Sağlığında işlemeyen hiçbir iş ölümünde nasıl tıkır tıkır işler? Konya'da hemen cenaze nakil aracı bulup İzmit'e naklettiler. Amcamla yengem Antalyadan uçakla geldiler. Biz de sevgilimle onları havalimanından alıp İzmit'e gittik. Halam İstanbulda olduğu için İzmitteki evi açamam dedi. Kendisini allaha havale ederek biz de gece kalmak için yengemin kardeşinin kayınpederinin evini bulduk. Konyadan cenaze geldi, kardeşim, eşi ve babamın eşi mezarlığın morguna koydular. Sabahında mezarlığa gidip evrakları teslim ettik. Babam yıkandı, sarmalandı. Sonra bize gösterdiler. Ben görmek istemedim, aklımda kalan son görüntüsünün o olmasını istemedim. Ama sonra pişman olmayayım diye kapıdan başımı uzattım. Kız kardeşim girdi içeri, sevdi, gençleşmiş dedi. Öldüğünün akabinde zaten yaraları iyileşmiş. İyiyken iyileşmeyen yara öldüğünde nasıl iyileşir? Erkek kardeşim çok kötüydü, hiç görmek istemedi.

Öğle namazına yetiştirdik. Babamın bir inancı yoktu. İnancın ne olursa olsun yine de ruhuna dua okunmasından, cenaze namazından kaçamıyorsun. Camiye babamın komşuları, dostları da gelmişti. Halam herhalde çok vicdan yaptı, istanbuldan atlayıp gelmişti. Tanımadığım daha bir sürü uzaktan akraba. Teyzemler taa Geliboludan kalkıp geldiler. Yeni damadımız hiçbir geleneğe alışık olmadığı halde erkek kardeşimin hiç yanından ayrılmadı, her işe koşturdu.

Sevgilim de her işe koşturdu. Hatta mezara bile girip, amcam ve erkek kardeşimle babama yardım etti. Dedem 18 sene önce öldüğü için dedemin üzerine gömüldü. Dualar okundu, camiye gidildi, orada da dualar okundu. Şekerler dağıtılıp vedalaşıldı, helallikler alındı. Öğleden sonra İstanbula dönüldü.

Babam Konyada ölümünden 36 saat sonra İzmitteki annesi ve babasıyla birlikte yatağını bulmuştu.

Sevgilim İstanbulda evimize giderken, cebimden toprak çıktı dedi. Dedim "dedemdir o".

19 Ağustos 2010 Perşembe

huzur

Çok severdi onu. Kıvır kıvır saçlarını. Bıcırlığını. En son çocuk olduğu için daha bir üzerine titrerdi. Erkek kardeşimle ben çok dayak yedik de, ona bir fıske attığını görmedim. O da bizden daha fazla severdi babasını. İlişkileri daha farklı, daha özeldi.

Çok istedi bir yıldır gurbette olan kızınının düğününe gelmeyi. Gelemedi, hastaydı. Annem istediği için kimse de davet etmemişti. Kırgındı. Düğün günü erkek kardeşini aradı, beni kimse aramadı, bir çiçek göndermek isterdim dedi.

Düğün telaşıyla o da atladı babasını aramayı. Son anda aradı. Çok kırgın mutluluklar diledi. O gece eşiyle birlikte onu gidip görmeye karar verdiler. Bir hafta sonra evlerine, Almanyaya döneceklerdi, belki de bir daha ne zaman görecekti. En azından gönlünü almayı istedi.

Söylemediler, sürpriz yaptılar. Herhalde ağlamıştı kızını, yeni damadını görünce. Beklemişti uzun zamandır. Ben ölüyorum dedi kızına, ölüyorum. Son nefesini de onu gördüğü günün ertesinde verdi, huzur içinde...

10 Ağustos 2010 Salı

sabah yürüyüş

İki gündür sabahın 6sında sahilde yürüyüşe çıkıyorum. Evet, evet 6 da kalkıyorum. Resmen kalkıyorum!! Ama BK olmasaydı hayatta yapamazdım. Beni gelip arabasıyla evden alıyor, bir saatlik yürüyüşten sonra da arabayla eve bırakıyor. Zaten o beni gaza getirdi. Ben de artık, vitrininde "Büyük beden bulunur" dükkanlara girmeye başlayınca, BK'nın teklifini geri çevirmedim. "Deli sikti sanırım beni" diye söylene söylene uyanmaya başladım. Ama alıştım şimdiden bile.

Sabahları sahil hiç ummadığım kadar kalabalık. Genelde gençler yaşlılar spor yapıyor. Bir de gececi gençler var. Belli ki sabahlamışlar. Bir de sabahın körü ama hava gerçekten sıcak!! Çok sıcak!

Sevgilim BK'yı tanımadığı için, daha doğrusu BK'dan hiç ona bahsetme gereği duymadığım için, şimdi nereden çıktı bu adam demesin diye, onunla birlikte yürüyüşe çıktığımı söylemedim. Hoş ben de kendisiyle yeni arkadaş sayılırım. Eski şirketimde çalışırken kendisi de müşterimdi, öyle çok görüşmüşlüğümüz yoktur. Sonra ben almanyadayken sürekli msn den konuşup durduk, neredeyse kanka olduk. Online iletişim gerçekten tuhaf bir şey, yakınlaştırıveriyor insanları tuhaf bir biçimde. Ama hiç öyle dışarıda görüşmüşlüğümüz filan olmadı. Ta ki işte bu sabah yürüyüşlerine kadar. Sevgilime de diyemezdim "msn arkadaşımla yürüyüşe çıkıyorum" diye ben de bir şey demedim. Kim görcek di mi sabahın köründe beni caddebostan sahilde??

Gel gör ki, ikinci günün sabahı sevgilimin ablası ve yeğeniyle karşılaşıverdik!! Hayır İstanbulda da yaşamıyorlar, Ankarada yaşıyorlar. Sadece birkaç günlüğüne burdalar. Sabah yürüyüşüne çıkmışlar!! Tabi ki durduk, selamlaştık. Ablasıyla ilk kez karşılaşıyorum. Yeğenini de geçen hafta tanıdım. Üniversite tanıtımı için İstanbula gelmişti, yardımcı olurum belki diye Koç üniye eşlik etmişliğim var. Bu kadar yani.

Tabi eve döner dönmez, aman kimseden duymasın diye, hemen telefon açıp söyleyiverdim, sabah yürüşünde kimlerle karşılaştım ahaaha çok komik felan, ben de bir arkadaşımla yürüyüşe çıkmıştım felan diye. Allahım ne iyi niyetli bir adam ya, sormadı hiç kim arkadaşın filan diye!! Yavrum benim yaeww. Yok yok, aklınıza sakın bir şey gelmesin, BK iyi bir dost ;)

8 Ağustos 2010 Pazar

44

Kadeşimin düğününe giymek için elbise arıyorum, Kadıköyün altını üstüne getirdik dün. Ama ne yazık ki üzerime hiçbir şey bulamadım. 42 bedene bile artık giremediğimi gördüm, beni en çok üzen kısım bu oldu. :(( 44 beden de hafif büyük oluyor ama ancak 44 ün içine girebiliyorum. Bugün Optimuma da baktım, 20 liraya filan çok uygun elbiseler var. Ama sadece bir kez ya da böyle özel gecelerde giyimlik. Ben de dedim 75 liraya Gusto da bir elbise beğendim, dışarıda da rahatlıkla giyerim. Hesabını yapınca, bu daha mı avantajlı sanki ne.

Annem beni çıldırtmaya devam ediyor. Çok sıkıldım, çookk. Sanırım ben de evlenicem, bıktım bu hayatttaaannn :((

6 Ağustos 2010 Cuma

ıvır zıvır

Ne yazacağımı bilmiyorum. Şu aralar yine her şeye kıl olmakla meşgulüm. Annemin tuhaflıklarına... Geçen hafta erkek kardeşim dolaptaki bir şişe birayı içmiş, tezgahın üzerine bırakmış şişeyi. Hatta sabahında konuştuk annemle, hiç içki içmez hayırdır diye. Başkasının bıraktığını dağınıklığını artık toplamıyorum. O şişe de ben atmadığım için bir haftadır tezgahın üzerinde durmaya devam etti. Annem bir hafta sonra gelip ne dese beğenirsiniz: "Bu çocuk her gece bira mı içiyor?" Allahım sen bana sabır ver!!!

Dün en az iki halı yıkatırım hesabıyla halı yıkama makinesi satıcılarını eve çağırmış. Adam anlatmaya başladığı andan itibaren annem dinlememeye başladı. Gözlüklerinin ardından bakarak arada evet evet diye baş sallamasından anlıyorum. Ders çalışmadığı her vakte zaman kaybı gözüyle bakıyor, yine de böyle gereksiz işlerle uğraşmaktan geri kalmıyor. Bugün bir de eski videomuzu eskiciye satıp yerine eski bir sehpa almış!! Para vermedim ki aldım işte diyor. Çöpcülük böyle bir şey zaten!! Para vermeden alıyorsun evine.

Düğün yaklaştıkça herkese kıllanmaya da başladım. Annanem sanki çok gerek varmış gibi "Biz nerede kalıcaz, kalıcak yerimiz yok diye" bizi kuzenimi filan arayıp kendini acındırmaya çalışıyor. Damadın ailesi herhangi bir masraf için elini cebine atmıyor, sanırsam düğün günü gelip ertesinde gidecekler. Takı takacaklarına bile şüpheliyim. Şu anda en büyük merak konumuz bu. Çünkü bize geldiklerinde damadın annesi ben öyle takı filan takması için zorlamam filan demişti. O yüzden ne demek istediği konusunda merak içindeyiz. Gelin desen sanki evlenerek çok yük yapıyormuş hissini uyandırmamak için onlardan bir şey istemiyor, isteklerini bize yığıyor.

Düğüne orospu halam çocuk var durmaz diye gelmeyeceklerini söylediler. Onun yerine eve ziyarete gelelim dediler. Ben tabi kuduruyorum, halamlarla yaşadıklarımı annem bilmiyor, söylesem inanmayacak, bana suç bulacak, ters bir laf etmek istiyorum ama sanırım evde durmayacağım geldiklerinde. Bir de hazır Ramazan gündüz vakti gelsinler, bir şey ikram etmek zorunda kalmayız, yemeden giderler diye şahanneee bir öneri getirdim. Annem burun kıvırdı, kardeşim beğendi.

Ben de kimseden bir şey istemem filan diyordum. Ama şimdi ben bu olanları görüyorum ya, yemin ederim herkesin burnundan getireceğim, sömürebildiğim kadar sömüreceğim. Ancak insanlar bundan anlıyorlar, böyle değere biniyorsun!!