12 Mayıs 2010 Çarşamba

Şikayetiniz nedir?

Tam tamına 10.25 idi randevum. İki hafta öncesinden randevu defterine kaydedilmiş onlarca ismin arasında sadece bir isimim. Ben de bu kayda sadık kalarak tam vaktinde gittim. Ama kayıt masasındaki kadın, doktor hanımın hastanede işi varmış, geç gelecekmiş dedi, işiniz yoksa bekleyin dedi, bugün mutlaka hastalarına bakacak dedi. Hasta? Evet sadece bir hastayım ben. Kayıtlı randevulu bir hasta. Peki dedim okulda işim var, sonra uğrarım.

Sonra gittim. Eskiden öğrenci olmak yetiyordu muayene olmak için. Şimdi sistem değişmiş, sigortalı mısın, ananın babanın sigortasından mı faydalanıyorsun mutlaka soruyorlar, mutlaka bir yere kayıtlı olmak gerekiyor. Benim ise hiçbir şeyim yok. Anamın sigortasından ayrılalı kaç yıl olmuş, işim yok sigortam yok. Güç bela derdimi anlattım, bir protokol numarası aldım. Protokol numarası? Evet bir numarayım şimdi. Bu numaraya göre sıramı bekliycem.

Tepesinde meşgul yazan ve kırmızı ışıklı tabelanın olduğu kapının önüne geldim. İçeride biri var, ışık kırmızı. Ne zaman yeşile döner ve giriniz der bilinmez. Sıra filan yok, gelen bekliyor. Herkes birbirine bakıyor, kim kimden sonraydı diye tedirgin tedirgin. Bir 45 dakika bekledikten sonra hiç yeşile dönmeye fırsatı bırakmadan bir sürü insan girdi çıktı ve sıra bana geldi.

Ve içeri girdim. Ve yine hayal kırıklığı: Aynı kadın. Peruklu, meymenet suratlı. Allahım dedim bunu hak edecek ne yaptım, neden bana bu işkenceyi çektiriyorsun. Dedim kendi kendime, yok bu sefer insan gibi davran derdini anlat, psikologa sevkini sağla ve sinirlenme.

Evet dedi şikayetiniz nedir?
Şikayet! Evet, şikayeti olan bir kişiyim şimdi. Bir şikayetim var ve buraya şikayetimi anlatmaya geldim!!
Başladım anlatmaya, yine kendime binlerce kez söz vermeme rağmen gözlerimden yaşlar süzüldü. Engel olmaya çalıştım, olamadım.
Dedi hiç kendinize zarar vermeyi düşündünüz mü? Aşırı alkol alarak, kendinizi kesmeye çalışarak gibi.
Kendimi kesmek?!!! Hayır dedim.
Hiç ölmeyi düşünüyor musunuz?
Hayır dedim. Hiç düşünmem öyle şeyler.
Böyle değişken duygularınız mı var hep?
Evet dedim, genelde öyle.
Dedi sizde bir adet depresyon var.
Allahım nur topu gibi bir depresyonum oldu. Miss gibi kokuyor, öpüp okşamak istiyorum! Depresyonda olduğumu anlamak için herhangi bir insanın doktor olmasına gerek yok bence, her şey ortada zaten.
Sordu ilaç kullanmayı düşünür müsünüz?
Yok dedim ilaç kullanmam. Ben derdimi çözmek istiyorum.
Dedi psikologlar size yardımcı olamaz ama.
Tüm bu kısır diyalogumuzu geçtim, işte burada dumura uğradım!??!!! Keşke dedim keşke anlatmasaydım. Çünkü herkese aynı soruları soruyor, ilaç yazıyor ve hiçbir yere varmıyor, öyle bir derdi de yok zaten.
Ne demek istiyorsunuz diye sordum.
Biz psikoanaliz yapmıyoruz, o kadar vaktimiz yok, davranışçı bir yaklaşım izliyoruz. Ne bok diyor anlamadım.
Siz en iyisi psikolog şuna gidin, ondan randevu alın diyerek sevkimi yaptı.

Şu psikolog, kapısı nerdeydi onun, ama orada başkasının ismi yazıyor gibi bir sürü gereksiz soruyla kadının git başımdan dercesine çok kısa anlık bir iç geçirdiğini gördükten sonra ağlak gözlüklerimi güneş gözlüğümün ardında gizleyerek olay mahallini aceleyle terk ettim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder