1 Aralık 2013 Pazar

güzel yıllar

Annem diyor ki, "S. de çok çalışkan çocukmuş". "Evet" mi diyorum, mahcup boynumu mu büküyorum hatırlamıyorum. Ama S'ye aşığım, onu biliyorum. Annem de bildiğinden ya da sezdiğinden midir nedir ağzımı arıyor. 8-9 yaşındayız herhalde, belki de daha küçük...

Aşık olduğumuzu saklamayı öğrendiğimiz yıllar... Sadece en yakın arkadaşımızla paylaştığımız... Benim arkadaşım da karşı komşunun kızı A. Küçüklükten beri arkadaşız, birlikte büyümüşüz. Ne zaman buluştuk da ne zaman arkadaş olduk hatırlamıyorum. Çocuklar ne zaman buluşur da ne zaman arkadaş olur, nasıl olur...

Aynı okula beraber gittiğimiz yıllar. Aynı renk önlükleri giyiyoruz. Hepimiz siyah, beyaz yakalarımız. Kış günlerinde ben bir de içime gömlek giyiyorum. Saçlarımız aynı kesim. Aynı bağlıyor, aynı lastik toka ile tutturuyoruz. Birbirimizden tek farkımız birimiz sabahçı diğerimiz öğlenci. Öğretmenlerimiz bile aynı belki.

Aşık olduğumuz kişiler bile... S.'yi sınıftan başka kızlar da seviyor. Rakiplerimi tanıyorum.

Ben bir de Erol Evgin'i seviyorum. Annem yine yan gözle beni süzüyor. "Ebru'nun aşkı da Erol Evgin" Ben yine mahcup. "Bir de bana sor" diyorum. Plağı takıyorum, ya da takmıyorum. Nasıl takıldığını bile bilmiyorum... Bildiğim karın ağrısı yapan o duyguyu saklamamız gerektiği. İmalı sözlerle, yan gözlerle bakışlardan öğrendiğin şeyi.

A.'nın da bir sevdiği var. Karşı apartmanda, sarışın, mavi gözlü. Tuhaf bir ismi var. Birbirimize verdiğimiz, başkalarından sakladığımız sırlar.

Bense S'nin yolunu gözlüyorum. Bisikletle geçiyor mu, karşı apartmanın bahçesinde futbol oynuyor mu, misketleri topluyor mu. Varsa yoksa S.

S. ile aynı mahallede oturduğumuz için bazen okula gidip gelirken rastlaşıyoruz. Bir gün okuldan dönüşte beni apartman kapısının önüne çağırıyor. Gidiyorum. Giriş kapısının hemen karşısında bir duvar var, yan apartman ile sınır çizgisi. İşte birden kendimi duvarda buluyorum. S. bileklerimden tutmuş: "Sana çiçekler göndereceğim" diyor.

Ben günlerce hiçbir zaman gelmeyecek olan çiçekleri bekliyorum. A.'ya diyorum ki, "bana çiçek gönderecekmiş." A. kıkır kıkır gülüyor. A. benden iki yaş büyük diyorum, o daha iyi anlar. Belli ki inanmıyor, sonra hisli hisli mavi gözlü sarışın çocuğu arıyor gözleri...

Bense öylece bekliyorum. Tül perdenin arkasından S.'nin yolunu gözlüyorum. Belki de rüya gördüm ve hiçbir zaman böyle bir şey olmadı. Emin değilim. Hiçbir zaman çiçekler gelmiyor.

Aşık olmayı öğrendiğimiz yıllar. Ve sakladığımız. Ve beklediğimiz. Her birimizin aynı olduğu, aynı oyunu oynadığı, aynı giyindiği, aynı şeylere gülüp eğlendiği yıllar. Güzel yıllar. Aşkın bulutlu olduğu yıllar...


(Merhaba... Döndüm. Sanırım...)