21 Haziran 2010 Pazartesi

Son bir hafta

Mavi, masmavi, balıklar, sıcacık su, güneş, yıldızların altında uyku... Böyle hayallerle gittim Fethiyeye. 6 gün, tekne konaklamalı dalışlı mavi tura.

Artık nasıl hayaller kurduysam biraz kırıldı çoğu. Fethiye'nin yüzeyden dibi görünen koylarını hayal etmiştim, yüzeyden hiçbir şey görünmüyor. Sürekli bulanık bir su. Hadi olur bu kadar dedim, ama canlısı çoktur diye hayal etmiştim. Yaptığım 15 dalışta hepi topu bir iki orfoz gördüm. En çok görmeyi sevdiğim minik balık sürüleri bile yoktu. İlk dalış ve son gece dalışı çok güzeldi. İkisi de Turunç koyundaydı zaten. Diğer koyların hiçbirini tutmadım. Su öyle çok sıcak değildi ama güzeldi. Her gece yıldızların altında uyuyamadım, bazı koylarda gece çok esti, kamaraya kaçtım. Ama yattığım geceler güzeldi, sırtımı tepelere, yüzümü denize döndüm, tepeler yorgan oldu gibi hissettim. İlk gece sinekler öyle bir yedi ki beni, bütün hafta acısını çektim. Benden başka sinekler tarafından yenen de olmadı, ne iş anlamadım. Doğru düzgün güneşe çıkmadığım için yanmadım, kararmadım. Zaten hep koyu tenim, hafif yanıkla bir baktım aynaya bir hafta sonra güzelleşmişim gibi geldi :))

Onun dışında biraz sinir harbi de yaşadım. Tamam şimdi asıl konuya geliyoruz. Çünkü kendimi zor tuttum, teknede interneti açıp da bloga iki çiziktirmeye ramak kalmıştı. Yakalanırım diye korktum. Canım arkadaşım var bir tane. Bir de kankimiz de var, üçümüz oh keyif, dedikodu yaparız diye de hayal etmiştim. Hatta gitmek istememin en büyük sebepleri de onlar. Ama aramıza kara kedi girdi. Evet evet kötüyüm ben, sevdiklerimi kimseyle paylaşamıyorum. Sevgilim zaten uzak durur bu kızdan, bana da öyle öğütler. Bu kız benim arkadaşların dibinden ayrılmayınca ben de gruba uzak kaldım. Hiç yanlarına gitmedim. Bir de kızda sürekli, sevgilime ağbi ağbi modu, bir yanaşmalar filan. Kendini bana görümce belleyip kıskandırma çabaları. Bir alırım paçanı aşağı, doğru konuş tavırları. Muhabbetinden de haz etmedim. Fenalık geldi içime! Sonra başka bir erkek arkadaşımızın sevgilimin dibinden hiç ayrılmayışı da bunlara eklenince varın siz düşünün kıskançlığımı. Zaten dediydim ya bir huysuzluk bir kıskançlık son zamanlarda. Kontrol edemiyorum bir türlü kendimi.

Adamın da sürekli yanımda olmasını istiyorum. Rahat bırakmıyorum bir türlü. Küçücük teknede bile kaybettim adamı zaman zaman. Sonra karar verdim ki, herkesin sevdiği bir adamla olmak çok zor. Onun için de kimsenin sevmediği bir kadınla beraber olmak zor olmalı diye düşündüm. Hatta ona da söyledim bunu, aldırmadı, benim sevgim sana yeter dedi.

Bu tatilin aramızı düzeltmesini, her şeyin bir anda çok güzel olmasını, değişmesini hayal ettim. Kısmen de olsa öyle oldu. Anladım ki bizim aramızda bir sorun yok, biz anlaşıyoruz, seviyoruz birbirimizi, ilk günki gibi kur yapıyoruz birbirimize. Anladım ki sorun başka yerde. Benim kararsızlıklarım, kendi duygularımdan emin olamayışım, kafamın sürekli karışması. Ve onun hayatındaki bazı unsurlar. Bazı şeyleri kaldıramıyorum ve katlanamıyorum. Değişmesini istediğim şeyler sanırım hiçbir zaman değişmeyecek, ya kabullenicem ya da yalnız yola devam edicem. Bilemedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder