İçeriden gürültülü müziklerin geldiği bir uzak doğu barının önünde bana, "kusura bakma ama sana bir şey diyeceğim" dedi. Etrafta sigara içen kalabalıkta olan gözlerimi ona yöneltip, katılmadığım üç kişilik muhabbetimize döndüm.
Beni kırmaktan tedirgindi. Ellerinin hareketlerinden ve özenle seçtiği kelimelerden hissettim.
"Lütfen beni yanlış anlama" dedi "Ama sen burada değilsin".
"Neredeyim peki" diye sordum.
"Başka bir yerdesin" dedi. Onunla muhabbet eden arkadaşımız da onayladı.
"Bu şu anda gözlemlediğin bir durum mu yoksa genel olarak mı böyle düşünüyorsun" diye sordum.
"Şu anda" dedi ama genel bir durumu kastettiğini iki kelimenin uzatmalı vurgusundan anladım.
Bana söylemek istedikleri vardı ama söyleyemiyordu.
"Açık konuşabilirsin benimle, yanlış anlamam" dedim.
Biraz rahatlar gibi "Sanki içinde büyük bir boşluk var ve onu bir türlü dolduramadığını hissediyorum" dedi.
Onun söylediklerine karşı baştan kendimi kapatmak için kollarımı göğsümde kavuşturduğumu fark ettim. Karşımda duran bu narin kadını onaylamıyormuş gözükmemek için hemen indirdim. Bir yandan tespitini birbirimizi tanıdığımız bu kadar kısa zamanda yapmasına şaşırıyor, bir yandan beni anlamaya başladığını hissediyordum.
"Evet" dedim "ama bu boşluk şu anda değil, genel olarak bir boşluk ve dolduramıyorum bir türlü."
"Seni çok iyi anlıyorum, ben de yaşadım" dedi, "dolduramazsın." "Peki" dedi "doldurmana yardımcı olacak, seni tekrar hayata katacak insanlar yok mu çevrende" diye sordu.
"Pek yok" dedim. "Bir Zilli var işte, onu da tanıyorsun. Birkaç kız arkadaş, onlarla da sınırlı ve seviyelidir. Mesela ağlamak için başını birinin omzuna koymak istersin ya da sevincini paylaşmak istersin ya, işte öyle biri yok" dedim.
"Ya kusura bakma ama sen bunca sene ne yaptın" dedi.
Böyle bir soru beklemiyordum. "Bir şey yapmadım. Bazı insanlar beni istemedi, bazılarını ben istemedim. Bir biz kaldık işte. Başka kimse yok" dedim.
"Hissediyorum" dedi "aklında biri var ve ona gitmek istiyorsun."
Gülümsedim, ne diyeceğimi bilemedim.
Devam etti "Eğer o ise o boşluğu dolduracak kişi, mutlaka gitmelisin"
Cevap vermedim.
Tedirginliği geçmiş, kırılmayayım diye beni yakından tanımadığını söylemekten vazgeçmiş, beni ne kadar iyi anladığını birkaç kez daha yenilemişti.
Kendimi ona biraz daha yakın hissettim.
Sabahın üçünde, ısrarla kahve içmeye çağırdığı ve gitmediğimiz evinde, başımı dizlerinin üzerine koyup saçlarımı okşamasını istedim. Ve, barın önünde herkese "ağlarsın belki abla/abi" diye mendil satmaya çalışan çocuktan, "ağlamıyorum artık ama alayım bir tane" diye aldığım mendillerle gözyaşlarımı silmesini istedim.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder