29 Eylül 2010 Çarşamba

başladı

Doktora derslerim başladı. Bu yıl 5 kişi almışlardı, biri başka bölüme kaydını yaptırdı, biri de gelmemeye karar vermiş, 3 kişi olduk. Geçtiğimiz dönemlerden gelenler var, 7-8 kişi falanız. Hepimiz de kadın!!! İlk önce sevindim kalabalık olduğumuza, çünkü hocanın ilgisi dağılır, çok üzerimize yük bindirmez ve arada kaynarız dedim. Ama sonra düşündüm ki, hepimiz kadınız!! Zaten hislerimde de çok yanılmadım. Daha üçüncü günde tükendim yemin ederim.

Bir kere, bu kızlar gerçekten çok konuşuyor. Hele bir tane var içlerinde hiç susmuyor, gereksiz bir sürü ayrıntıya boğuyor adamı, seni ilgilendirmeyen şeyleri anlatıyor da anlatıyor. Birkaç tanenin de ondan kalır yanı yok. Bir de sesleri normalden çok çıkıyor. Gerçekten kulağımı tırmalıyorlar. Derslerde de aynı gereksiz ayrıntı ve yorumlar. Bir de çoğu benim gibi hit yüksek lisansı bile yapmamış, daha kitle iletişim kuramlarını bilmeyen var. Benim için yüksek lisans tekrarı gibi bir şey olacak yani.

Ama yine de dersler zevkli görünüyor. Yine yoğun bir dönem başladı. Bana kolaylıklar

7 Eylül 2010 Salı

ah anam

Annem adını bile duymadığı U2 için "U2 konseri çok güzelmiş" dedikten hemen sonra, hiç sevmediği ve normal şartlarda aklına bile getirmeyeceği halde "Tarkan konserine gitsem mi" dedi?!! Allahım sen bana sabır ver :DD

6 Eylül 2010 Pazartesi

KAŞ

Yine yol göründü. En sevdiğim dalış noktası Kaş'a gidiyoruz bu kez. İlk dalışımı üniversite kulübüyle birlikte orada yapmıştım. Sonra hep sevgilimle birlikte gittik daldık. Şimdi ilk kez kendi kulubümüzle birlikte gidiyoruz. Dostlarımızla, ailemizle...

Sevgilimle Kaş'ta çok anım var. Ayrıca orada AŞK başka. O yüzden ben bu kez bir süpriz bekliyorum. Artık sürpriz gelmezse poposuna müren kaçsın!!!

3 Eylül 2010 Cuma

yulya

Onu özlemeye başladım. Birlikte çok ama çok kısa zaman geçirdik, ama bu kısa zamanda o kadar yakın olduk ki ben bile kendime şaşırdım. Sanırım hayatım boyunca hep kızlardan uzak durmam dolayısıyla. Bana yapışanlardan kaçtım, benim arkadaş olmak istediklerim de benden uzaklaştı. Hiç aynı enerjiyi tutturduğum kimse olmadı şimdiye kadar.


Keşke gitmeseydin, kalsaydın dedim, seninle gelmek istiyorum dedim. Ne o kaldı, ne ben gidebildim...

ismail bey

Doktorayı kazandığımı ilk anneme söyledim. Kazananlar listesini açtım bilgisayarda, gittim önüne koydum. Kahvaltı ediyordu, ilk başta algılayamadı, sonra anlayınca kalktı, sarıldı, ağladı. Çok sevindim, müthiş bir şey bu dedi.
Sonra bir telaşla şöyle dedi:
"İsmail Bey'i arayalım hemen."
"?!?!! İsmail Bey kim anne??"
"Hani var ya XX üniversitesinde. Sana ders versin."
Teyzeni, annaneni, dedeni, kardeşini filan arayalım deği, ismail bey!!
"?'!!**'? Peki" dedim

2 Eylül 2010 Perşembe

doktor

Efendim, bekliyordum da dün bekliyordum aslında. Doktora mülakatlarının sonuçları dün açıklanacaktı. Ama her devlet dairesinde olduğu gibi söyledikleri tarihte değil, daha sonra açıkladılar. Veee doktoraya kabul edildiğimi öğrendim. :))))

Kaç zamandır feci sıkıntıdaydım. İş nolucak, okul olucak mı vs. diye. Doktora şimdi vaktimin büyük bir kısmını alır diye düşünüyorum, o yüzden bu yıl da çalışmayabilirim diye hesap ediyorum.

Bugün ama bir iş görüşmem vardı. Her ihtimale karşı gideyim dedim. Şimdi internet aramalarında çıkar filan diye, gittiğim bu firmanın faaliyet gösterdiği sektörü bile söylemeyeceğim.

Belirli bir saat vermemişlerdi. Ben de istediğim saatte gittim. Girişte bir kız var, o haber verdi geldiğimi. Sonra oturun bekleyin dedi. Oturdum. Ne alaka ise kız bana daha önce çalışıp çalışmadığımı sordu. Dumur olmuş bir şekilde "anlamadım??" dedim. Evet çalıştım tabi dedim. Bu sektörde tecrübemin olup olmadığını sordu. Ben yine de dumur, tereddütle hayır dedim. Son olarak da nerede oturduğumu sordu. Terbiyesizlik yapmamak için onu da söyledim. Ne alaka yani beni sorguya çekiyorsun ki?

Neyse ayağıma galoş verdiler, girdim içeri, en üst kata çık dediler. Merdivenle, asansör yok. Daha doğrusu, şirket içinde gördüğüm yazılı uyarılarda, asansör sadece mal taşıyormuş, insan taşımıyormuş!! Neyse çıktım nefes nefese son kata. Patronla görüşeceğimi öğrendim. Girdim adamın odasına, oturdum. Size zahmet olacak ama dedi aşağıya inip cvnizin çıktısını birinden aldırır mısınız dedi. İyi peki dedim, indim, bir kızı buldum. Kız internet sitesinde baktı cv ye bir türlü bulamadı. Sonunda mailinizde var mıdır cv niz, ben bulamadım dedi. Artık fenalık geçirmek üzereyim. Girdim hotmaile, bir arkadaşımın pdf leyip gönderdiği cv vardı, onu yazıcıya gönderdim. Sonra kız yazıcıya gitti, orada bir sürü söylenmeye başladı, bir türlü çıkış alınmıyor bunlardan filan diye. Sonra bana döndü siz çıkın yukarı, ben getiriyorum dedi. Bu arada, aradan en az 10 dakika geçmişti.

Ben çıktım, oturdum yine adamın karşısına, hemen ardımdan da kız geldi, cv yi bıraktı. Adam bir yere telefon etti, "bak aslanım!! şu yazıcıya bakıverin ulan! Yapamıyorlarsa öğret o zaman!!!" gibi bir sürü şeyi hömkürerek bağırdı ve telefonu kapadı. Ben hafif hafif gelen iç titreme ve sinirimi bastırmaya çalışarak, acaba "Biz zaten sizinle yapamayız, hoşçakalın" diyerek çıksam mı diye düşünmeye başladım.

Cv im üzerinden sohbetimiz boyunca sürekli bir yerleri arayarak, ulan, şerefsiz, ibne vs. diye gayet normal günlük konuşmalarına devam etti.

Ben nasıl çalıştıklarını da anlamak için birkaç soru da sordum. Bir direktörleri varmış, internette yaptığım araştırmada öğrenmiştim, hala olup olmadığını sordum. Adam, o kadının artık çalışmadığını söyleyerek hemen telefona sarıldı: "İnternette direktör kadının ismi geçiyormuş, hemen silin onu, kaldırın" dedi. Ben artık bu noktadan sonra bıyık altından gülmelerime başlamıştım. :))) Sonra bir ajansla çalışıp çalışmadıklarını sordum. Yine hemen telefona sarılarak bizim iş yaptığımız ajanslar hangileri say bakalım dedi. O hizmet verdikleri ajansları sordu. Müşteri olarak hizmet aldıkları ajansları kastetmiştim halbuki. Sonra oradan birkaç ajans ismi aldı, ddb filan dedi. Nasıl gidiyordu şimdi bu dedi, ey bi si di diye ingilizce alfabeyi saymaya başladı. Ben içimden kahkahalar atıyorum tabi.

Yüksek lisansa pek meraklısın dedi. Evet dedim, bugün itibarıyla da doktoraya başladım dedim. Hayırlı olsun dedi. Sen dedi bu işi biliyora benziyosun. Doktoranı aksatma, 2.5 gün oraya 2.5 gün bize gel, istediğin maaşın da yarısını al dedi. Allahım yaaaa!!! Hep beklediğim teklif bu. İşte istediğim şey!! İşte bu!!!! da....

Ben bu adamla ne yapabilirim? Bir kere kendisine ciddi bir liderlik eğitimi vermek lazım, görgü ve terbiye kurallarından bahsetmiyorum bile. Basın ile buluşturamam. Bir sürü şey yapmak lazım, bir de planladığın her işi öğretmek, gereklerini de açıklamak lazım. Örneğin bloglarla sıkı iletişimde olmalıyız diyeceğim mesela, blog ne diyecek;?!!??

Neyse düşüneyim dedim, o da düşüneyim dedi. Düşünüyorum da, bir sonuca varamadım.